Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bedri Rahmi Eyüboğlu
MEVSİMLİK ŞARKI
kanıyor takvimden gamsız ağaçsız
evlatlarını döver gibi seven bir sonbahar
güvertesinde adresini şaşırmış
kayıp bir nisan yağmuru
ömrümün sol anahtarısın
hazan makamının kapısını açan
ne nisanlar gördüm ben
ilkbahardan kaçarken
bir mızraba tutunan
ne bileyim ben
böyle bir seydir herhalde
bir mevsimin şarkısı
ya da mevsimlik bir vivaldi sancısı...
ekim kasım işlerini öğrenirken bir keman
ağlamayı bir de
şarkıya söz yürür
yeşile aldanır suyun kudreti
ve sen hiçbir zaman
sol anahtarı yaptıracak bir çilingir bulamazsın
bana kalırsa sen
ömrünün sonuna kadar
o şarkının kapısında kalacaksın!
Yılmaz Erdoğan
BEN ÖLÜRSEM AKSAMÜSTÜ ÖLÜRÜM
Ben ölürsem aksamüstü ölürüm
Sehre simsiyah bir kar yagar
Yollar kalbimle örtülür
Parmaklarimin arasindan
Gecenin geldigini görürüm
Ben ölürsem aksamüstü ölürüm
Çocuklar sinemaya gider
Yüzümü bir çiçege gömüp
Aglamak gibi isterim
Derinden bir tren geçer
Ben ölürsem aksamüstü ölürüm
Alip basimi gitmek isterim
Bir aksam bir kente girerim
Kayisi agaçlari arasindan
Gidip denize bakarim
Bir tiyatro seyrederim
Ben ölürsem aksamüstü ölürüm
Uzaktan bir bulut geçer
Karanlik bir çocukluk bulutu
Gerçeküstücü bir ressam
Dünyayi degistirmeye baslar
Kus sesleri, haykirislar
Denizin ve kirlarin
Rengi birbirine karisir
Sana bir siir getiririm
Sözler rüyamdan fiskirir
Dünya bölümlere ayrilir
Birinde bir pazar sabahi
Birinde bir gökyüzü
Birinde sararmis yapraklar
Birinde bir adam
Her seye yeniden baslar
Ataol Behramoğlu
YAŞADIKLARIMDAN ÖGRENDİĞiM BİRŞEY VAR
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yasayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düsmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kusa, bir çocuğa
Yasamak yeryüzünde, onunla karısmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildigine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutlulugunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karisircasina
Çünkü ömür dediğimiz sey, hayata sunulmus bir armağandır
Ve hayat, sunulmus bir armağandır insana
GİDERSEN YIKILIR BU KENT ( AHMET TELLİ)
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürperirken
Gidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca
Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu
Sustuğun yerde bir şeyler kırılıyor
Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun
Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına
Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor
Birde seni ekliyorum susuşlarıma
Selamsız saygısız yürüyelim sokakları
Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar
Geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar
Adını bilmediğimiz dostlar kalır yalnız
Yüreğimize alırız onları, ısıtırız
Gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam
Gidersen kar yağar avuçlarıma
Bir ceylan sessizliği olur burada aşklar
Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında
Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler
Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde
Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri
Bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak
Yangınları anımsatıyor genç ölülere artık
Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman
Sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere
Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun
İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim
Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın
Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine
Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür
Bir tufan olurum sustuğun her yerde
AŞK iKi KiŞiLiKTiR
Değişir rüzgarın yönü
Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar;
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini;
içinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir;
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk iki kişiliktir.
Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden;
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten;
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
Avutamaz olur artık
Seni bildiğin şarkılar;
Boşanır keder zincirlerinden
Sular tersin tersin akar;
Bir hançer gibi çeksen de sevgini
Onu ancak öldürmeye yarar:
Uçarı kuşu sevdanın
Alip başini gitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
Yitik bir ezgisin sadece,
Tüketilmiş ve düşmüş, gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
Gece camlara sürtünürken;
Çünkü hiç bir kelebek
Tek başına yaşayamaz sevdasını,
Severken hiçbir böcek
Hiç bir kuş yalnız değildir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
ATAOL BEHRAMOĞLU
HERŞEY SENDE GiZLi
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalniz hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
işte budur hayat!
işte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
CAN YÜCEL
GiDEN
Duygularımı akıtsam,döksem içimi
Nehrin suları sel olur gider.
Çıra olsam da yansam ateşte
Rüzgar küllerimi savurur gider.
Yazsam bir kağıda,anlatsam beni,
Gözyaşım yazıyı dağıtır gider.
Baksam engine doğru arasam seni,
Güneşim doğmadan kararır gider.
Bir şiirle anlatsam,yazsam seni kağıda,
Kimseler okumaz,unutur gider.
Ben aşka aşığım,sevgiye hasret
ikisi de bir anlık avutur gider.
Sihirli keman
İŞTE ORALARDA BiR YERDEYiM
Ara beni,denizlerin taa derinlerinde
Bul beni,en yakın parlayan yıldızdayım.
Belki yola çıkmakta olan bir vapurda,
Belki de ağlamaklı bir bulutta saklıyım.
Kimi zaman bir trenin düdüğünde, acı acı çalmakta olan,
Kimi zaman da küçük bir çocuğun gözyaşlarında.
Tütmekte olan bir bacanın dumanında ,simsiyah,
Ya da sönmüş bir volkanın ağzındayım.
Bir çaydanlığın buharında,belki bir su damlası,
Ilık esen bahar rüzgarında, kulağında ninni.
kırmak isteyip te kıramadiğin zincirlerin,
Kim ne derse desin kaybolan yıllardayım, çook geride.
Ben çözemediğin problemin,ben bitmeyen türkünüm.
Belki açamadığın kilidinim,belki çıkmadığın zirvedeyim.
Ben yazmadığın şiirinin son mısrasındayım,noktadan önce,
Ve söylemeye korktuğun iki hece dudaklarında...
Ara beni... Bul beni...
işte oralarda bir yerdeyim...
Sihirli keman ( 12/07/2006 )
veda şiiri
sen gittin, hayat durur buralarda nefes alamam
gözlerim baksa da sisler çökmüş göremem
kulaklarım duymak ister ,duyamam , sesler anlamsız...
bu bir veda şiiridir,yazmak istesem de yazamam...
sen de okuma , görme , duyma diye...
artık veda vakti ,anilar kalsın en derin kuytu köşelerde...
hoşçakal...
hoşçakalin... en güzel anılarım...
Sihirli Keman
Sihirli Keman
Sihirli kemanım çalar hazin hazin
Bazen yüreğimdeki acıları anlatır,
Bazen gönlümdeki kıvılcımları tutuşturur yeniden.
Kelimelerle ifade edemem,diller sus olur.
Göstermem gözler derin uykuda.
Kalpten istersen duyabilirsin,
Derinden gelen ve aniden kaybolan,sihirli kemanımın sesini.
Dur,dinle...
Bak,hisset..
Sihirli kemanım çalar hazin hazin.
Anlatır sensiz geçen geceleri,
Anlatır yıldızlı gecelerin derin sessizliğini...
Sihirli keman
sevdam bulutlarda saklı
benim sevgim bulutlarda saklı,
akıtırım damla damla yüreğime.
ben rüzgarım ,bakma öyle hırçın,
deli deli estiğime...
eser geçerim öylece...
kolay kolay anlatamam duygularımı,
denizdeki dalgalara sor,anlatsınlar.
uçuşan martılara sor,ağlatsınlar.
istersen git dağılan küllere sor,
nasıl yandığımı onlar söylesinler...
benim sevdam bulutlarda saklı,
bulutlarım sevda yüklü,gözlerim ağlamaklı.
bakma öyle deli deli estiğime,
bir bahar meltemiyim,eser geçerim sessizce...
25/08/2007
Sihirli keman
dört mevsimle sen
gülüşünle yeşillendi çimenler,
bakışınla yıldızlandı geceler.
ilkbaharda kuş oldun,kanatlandın ,uçtun,
dala kondun,çiçek oldun,
açtın yapraklarını...
yaz oldun,denizlerle mavilendin,
gökyüzünden ışıdın güneş gibi.
kavurdu sıcaklığın tüm bedenimi...
sonbahar oldun,estin yaramaz çocuklar gibi,
ordan oraya.
sonra küstün,ağladın,
ırmaklara çağladın.
bana çağladın...
döktün yapraklarını gözlerinle,
al senin olsunlar diye...
kış oldun beyazlara,
iliklerime kadar dondurdun beni.
sen dondun,ben dondum...
eridik sarılınca birbirimize...
Son kibrit çöpüm gibi sakladım seni
Rüzgarlıydı hava
Tiryakiydim üstelik yakmadım seni
Ben yağmur yüklü bir bulutum
Kime çarpsam ağlarım
Artık sabah olmaz bu kentte bana
Tutmaz kimseler sigara bile
Düştüğün yere saplanmış bakışlarım
Bakmaz kimselere bakamaz
Artık bu kentte sabah olmaz
Ben yağmur yüklü bir bulutum
Kime çarpsam ağlarım
Kime çarpsam kendimi
Ve bölsem milyarlara
Payı sen paydası sen
Ağlarım
Kime çarpsam kendimi
Ve toplasam bildiklerimi
Payı sen paydası sen
Ağlarım
Farzet delsem karanlığı
Farzet ki delsem
Işığım sen güneşim sen ayım sen
Son kibrit çöpüm gibi sakladım seni
Rüzgarlıydı hava
Tiryakiydim üstelik yakmadım seni
Ben yağmur yüklü bir bulutum
Kime çarpsam ağlarım
Söyleyen : Onur Akın
TUT ELLERİMDEN
bıraksam kendimi masmavi suya,
kemanım salım ,arşem küreğim.
masmavi denizde dalga da olsa,
yine de gitmek ister yare yüreğim...
arşemde kıl kalmamış,çalmaz kemanım
şiirlere sarılıp,derman ararım
bakma şimdi sular durulmuş gibi
denizlere bakar da ,seni ararım...
yüreğim paramparça,gör ne haldeyim,
sensiz kaldım ya ,ben viraneyim.
tut ellerimden ,gel çıkar beni,
burası çok derinmiş,batar giderim...
Sihirli Keman (19/11/2007)
Yeni Sayfa 1
18.222.191.57
Online Müzik Dinlemek İçin Tıklayınız
Bugün 73471 ziyaretçi (158910 klik) kişi burdaydı!